Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Covid-19'un resmen bir virüs olarak duyurulduğu o ilk günlerden bugüne çok şey değişti. İlk başlarda sonumuzun geldiğine dair düşünceler ortalıkta kol geziyordu hatta göktaşı efsaneleri, çekirge sürüleri, depremler ve çığ gibi afetler bu kanıyı güçlendirdi fakat yaşanan gelişmeler sonumuzun henüz gelmediğini gösteriyor.
Bir cellat gibi başımıza dikiliveren Covid-19 illetinin sonumuzu getirmeyeceği artık kesin lakin bu günlerin travmasına ne demeli? Hiç şüphe yok ki bizden sonraki bir kaç nesil bu günlerin travmasını belli bir süre daha yaşayacaktır. Özgürlüğümüzün en aza indirgendiği, sosyal yaşamın mücbir nedenlerle minimalize olduğu günler tam bitti derken virüs adeta bir hortlak gibi atak yapıp her seferinde hevesimizi kursağımızda bırakıyor. Üstelik her atakta daha heybetli ve güçlü bir şekilde bizi yakalıyor. Nitekim beklenen kısıtlamalar da geldi.
Kamuoyunda tam kapanmaya yönelik bir öngörü söz konusuyken hükümet yeni döneme kısmi kapanma ismini verdi. Aslında tam kapanmanın mali yönden imkansız olduğu her halinden belliydi lakin işin bu kısmı biraz siyasete girdiğinden bu konulara girmeyeceğim. Elbette yeri geldiğinde siyaset de konuşacağız lakin daha mühim olduğunu düşündüğüm konular her zaman siyasetten öncelikli olacaktır. Peki nedir bu daha mühim olan konular? Fiziki çevreyi manipüle edip kendi amaçları uğrunda eviren biz insanoğulları yaşamımızı kolaylaştırmak ve konforumuzu arttırmak için herşeyi yaparız. Aslında herşeyi diyerek dikkatinizi farklı yerlere çekmek istemem çünkü herşey diye nitelediğim şey bilimdir. Bilim sayesinde doğanın kanunlarını keşfeder ve bu sayede hayat konforumuzun kalitesini yükseltiriz.
Daha doğrusu bilimden beklenen budur. Bilim ve tekniğin birleştiği uğraş ise son dönemlerde yaşamımızdaki payı giderek artan teknik bilimi yani terminolojideki adıyla teknolojidir. Bu uğraşın hayatımızı inanılmaz düzeyde kolaylaştırdığı çok açıktır. En basit bir örnek vermek gerekirse elinizi cebinizde duran telefonunuza götürmeniz yeterli olacaktır. Ama şöyle bir gerçek söz konusu ki teknolojide salt fayda söz konusu değildir. Özellikle bilinçsizce ve kontrolsüzce kullanılan teknolojideki zarar faydadan daha çoktur ve bu da lügatımıza hiç adını bile bilmediğimiz hastalıkların eklenmesine sebep olmaktadır.
E-Hastalıklar olarak adlandırılan bu hastalıklardan bazıları şunlardır:
1) Nomofobi: ‘No mobile Phobia’dan türetilen nomofobi; cep telefonu ile sağlanan iletişimden kopmaktan aşırı korkma anlamına geliyor. Yani cep telefonundan bir şekilde mahrum kalma kokusudur.'Telefonsuz dolaşamam. Bu beyinsiz dolaşmaya benziyor.
2) Fomo: Fomo bir tür kaçırma korkusu olarak açıklanıyor. 'Fear of missing out' (Türkçesi: eksiklik korkusu) kalıbının kısaltması olan Fomo, bireyin diğerlerinin deneyimlediği şeylerden eksik kalma duygusu hmesidir. Aynı zamanda başkalarının ne yaptığını sürekli izleme arzusu da duyulur. Tanıdık geliyor mu?
3) Google Takibi: Bir kişinin çevresindeki kişileri sürekli olarak arama motorları aracılığıyla araştırması ve insanların neler yaptığını internetten sürekli incelemesi' olarak tanımlanabilir.
4) Ego Sörfü: Online narsizm de diyebileceğimiz, insanların sürekli kendini sosyal medyada ve internette aratarak araştırma yapması durumuna Ego Sörfü deniyor. O benim hakkımda ne demiş, bu ne paylaşmış gibi düşünceleri kapsıyor da diyebiliriz.
5) Cheesepodding: Cheesepodding, mp3 indirme takıntısı anlamına gelen bir ifade. Günümüzde her ne kadar mp3 formatındaki müziklerin yeri pek kalmasa da, bu biraz da arşivcilik takıntısına benziyor. Birkaç sene önce epey popüler olan mp3 bugünlerde yerini Spotify gibi platformlara bıraktı. Sürekli olarak indirilip, biriktirilip kenarda tutularak arşiv yapma takıntısı bazılarında hala yaşıyor maalesef.
6) Facebook Depresyonu: Adı Facebook depresyonu olsa da, bu hastalık artık tüm sosyal medya mecralarını, hatta bizce en çok Instagram'ı kapsıyor. Biliyorsunuz, Instagram'a bakarken insanların sürekli yaptıkları tatilleri, her ne kadar 'sahte' olsa da mutlu, sorunsuz ve şahane görünen hayatlarını görüyoruz. Birçok insan bunları Instagram'da görerek büyük hayal kırıklıkları ve üzüntüler yaşayabiliyor, hatta bunun sonu depresyona kadar varabiliyor. Ya da tam tersi sorunlu olan hayatlarını sosyal mecrada paylaşıp anlatarak, durumun daha da büyüyüp çoğalmasına sebep olabiliyorlar. İki duruma da maalesef sık sık tanık oluyorsunuzdur eminiz.
7) Siberkondria: Htiği en ufak rahatsızlığı bile internetten araştırarak kendine teşhis koyma hastalığına Siberkondria deniyor. Çok yaygın olan bir durum olan siberkondriya, insanların doktora gittiğinde dahi doktora inanmamasına ve güvensizlik yaşamasına sebep olabiliyor.
8) İnternet Siniri: Cihazlarınızdaki performans düşüklüğü, bozulma, donma, kırılma gibi aksaklıkların, kişide aşırı sinir ve gerginlik yaratması durumudur. Önemli ölçüde stres kaynağı olabilen bu hastalık, istenmeyen durumlar yaratabiliyor.
9) Photolurking: Instagram'da saatlerce insanların fotoğraflarına bakarak geçirdiğiniz o zamanları hatırladınız mı? Photolurking işte bu duruma deniyor; sosyal medya platformlarında saatlerce insanların fotoğraflarına ve paylaşımlarına bakmak ve bundan kendini alıkoyamamak... Siz değerli okurlarımızın şaşkınlığını ve bir o kadar da çaresizce bu durumu kabullenişini şimdiden hissediyorum lakin ne yazık ki durum bundan ibaret. Bir kaç yıl sonra bağımlıların tedavi gördüğü dispanserlere teknoloji hastalıklarından muzdarip insanların görülmesi bu gidişle gayet mümkün görünüyor. Hatta öyle bir haldeyiz ki Google arama motorunda teknoloji bağımlılığı diye yazdığımızda karşımıza çıkan ilk sayfa Yeşilay'ın sayfası olarak görünmektedir.
İlerleyen zamanlarda sigara ve alkol kullanımını azaltmaya yönelik kamu spotlarına benzer spotları görmemek için elimizi bugünden taşın altına koymalıyız. Aksi takdirde hiçbirşey bugünkü gibi de olmayacak!
GELECEK NESiLLERE MiRASIMIZ: E-HASTALIKLAR
Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Covid-19'un resmen bir virüs olarak duyurulduğu o ilk günlerden bugüne çok şey değişti. İlk başlarda sonumuzun geldiğine dair düşünceler ortalıkta kol geziyordu hatta göktaşı efsaneleri, çekirge sürüleri, depremler ve çığ gibi afetler bu kanıyı güçlendirdi fakat yaşanan gelişmeler sonumuzun henüz gelmediğini gösteriyor.
Bir cellat gibi başımıza dikiliveren Covid-19 illetinin sonumuzu getirmeyeceği artık kesin lakin bu günlerin travmasına ne demeli? Hiç şüphe yok ki bizden sonraki bir kaç nesil bu günlerin travmasını belli bir süre daha yaşayacaktır. Özgürlüğümüzün en aza indirgendiği, sosyal yaşamın mücbir nedenlerle minimalize olduğu günler tam bitti derken virüs adeta bir hortlak gibi atak yapıp her seferinde hevesimizi kursağımızda bırakıyor. Üstelik her atakta daha heybetli ve güçlü bir şekilde bizi yakalıyor. Nitekim beklenen kısıtlamalar da geldi.
Kamuoyunda tam kapanmaya yönelik bir öngörü söz konusuyken hükümet yeni döneme kısmi kapanma ismini verdi. Aslında tam kapanmanın mali yönden imkansız olduğu her halinden belliydi lakin işin bu kısmı biraz siyasete girdiğinden bu konulara girmeyeceğim. Elbette yeri geldiğinde siyaset de konuşacağız lakin daha mühim olduğunu düşündüğüm konular her zaman siyasetten öncelikli olacaktır. Peki nedir bu daha mühim olan konular? Fiziki çevreyi manipüle edip kendi amaçları uğrunda eviren biz insanoğulları yaşamımızı kolaylaştırmak ve konforumuzu arttırmak için herşeyi yaparız. Aslında herşeyi diyerek dikkatinizi farklı yerlere çekmek istemem çünkü herşey diye nitelediğim şey bilimdir. Bilim sayesinde doğanın kanunlarını keşfeder ve bu sayede hayat konforumuzun kalitesini yükseltiriz.
Daha doğrusu bilimden beklenen budur. Bilim ve tekniğin birleştiği uğraş ise son dönemlerde yaşamımızdaki payı giderek artan teknik bilimi yani terminolojideki adıyla teknolojidir. Bu uğraşın hayatımızı inanılmaz düzeyde kolaylaştırdığı çok açıktır. En basit bir örnek vermek gerekirse elinizi cebinizde duran telefonunuza götürmeniz yeterli olacaktır. Ama şöyle bir gerçek söz konusu ki teknolojide salt fayda söz konusu değildir. Özellikle bilinçsizce ve kontrolsüzce kullanılan teknolojideki zarar faydadan daha çoktur ve bu da lügatımıza hiç adını bile bilmediğimiz hastalıkların eklenmesine sebep olmaktadır.
E-Hastalıklar olarak adlandırılan bu hastalıklardan bazıları şunlardır:
1) Nomofobi: ‘No mobile Phobia’dan türetilen nomofobi; cep telefonu ile sağlanan iletişimden kopmaktan aşırı korkma anlamına geliyor. Yani cep telefonundan bir şekilde mahrum kalma kokusudur.'Telefonsuz dolaşamam. Bu beyinsiz dolaşmaya benziyor.
2) Fomo: Fomo bir tür kaçırma korkusu olarak açıklanıyor. 'Fear of missing out' (Türkçesi: eksiklik korkusu) kalıbının kısaltması olan Fomo, bireyin diğerlerinin deneyimlediği şeylerden eksik kalma duygusu hmesidir. Aynı zamanda başkalarının ne yaptığını sürekli izleme arzusu da duyulur. Tanıdık geliyor mu?
3) Google Takibi: Bir kişinin çevresindeki kişileri sürekli olarak arama motorları aracılığıyla araştırması ve insanların neler yaptığını internetten sürekli incelemesi' olarak tanımlanabilir.
4) Ego Sörfü: Online narsizm de diyebileceğimiz, insanların sürekli kendini sosyal medyada ve internette aratarak araştırma yapması durumuna Ego Sörfü deniyor. O benim hakkımda ne demiş, bu ne paylaşmış gibi düşünceleri kapsıyor da diyebiliriz.
5) Cheesepodding: Cheesepodding, mp3 indirme takıntısı anlamına gelen bir ifade. Günümüzde her ne kadar mp3 formatındaki müziklerin yeri pek kalmasa da, bu biraz da arşivcilik takıntısına benziyor. Birkaç sene önce epey popüler olan mp3 bugünlerde yerini Spotify gibi platformlara bıraktı. Sürekli olarak indirilip, biriktirilip kenarda tutularak arşiv yapma takıntısı bazılarında hala yaşıyor maalesef.
6) Facebook Depresyonu: Adı Facebook depresyonu olsa da, bu hastalık artık tüm sosyal medya mecralarını, hatta bizce en çok Instagram'ı kapsıyor. Biliyorsunuz, Instagram'a bakarken insanların sürekli yaptıkları tatilleri, her ne kadar 'sahte' olsa da mutlu, sorunsuz ve şahane görünen hayatlarını görüyoruz. Birçok insan bunları Instagram'da görerek büyük hayal kırıklıkları ve üzüntüler yaşayabiliyor, hatta bunun sonu depresyona kadar varabiliyor. Ya da tam tersi sorunlu olan hayatlarını sosyal mecrada paylaşıp anlatarak, durumun daha da büyüyüp çoğalmasına sebep olabiliyorlar. İki duruma da maalesef sık sık tanık oluyorsunuzdur eminiz.
7) Siberkondria: Htiği en ufak rahatsızlığı bile internetten araştırarak kendine teşhis koyma hastalığına Siberkondria deniyor. Çok yaygın olan bir durum olan siberkondriya, insanların doktora gittiğinde dahi doktora inanmamasına ve güvensizlik yaşamasına sebep olabiliyor.
8) İnternet Siniri: Cihazlarınızdaki performans düşüklüğü, bozulma, donma, kırılma gibi aksaklıkların, kişide aşırı sinir ve gerginlik yaratması durumudur. Önemli ölçüde stres kaynağı olabilen bu hastalık, istenmeyen durumlar yaratabiliyor.
9) Photolurking: Instagram'da saatlerce insanların fotoğraflarına bakarak geçirdiğiniz o zamanları hatırladınız mı? Photolurking işte bu duruma deniyor; sosyal medya platformlarında saatlerce insanların fotoğraflarına ve paylaşımlarına bakmak ve bundan kendini alıkoyamamak... Siz değerli okurlarımızın şaşkınlığını ve bir o kadar da çaresizce bu durumu kabullenişini şimdiden hissediyorum lakin ne yazık ki durum bundan ibaret. Bir kaç yıl sonra bağımlıların tedavi gördüğü dispanserlere teknoloji hastalıklarından muzdarip insanların görülmesi bu gidişle gayet mümkün görünüyor. Hatta öyle bir haldeyiz ki Google arama motorunda teknoloji bağımlılığı diye yazdığımızda karşımıza çıkan ilk sayfa Yeşilay'ın sayfası olarak görünmektedir.
İlerleyen zamanlarda sigara ve alkol kullanımını azaltmaya yönelik kamu spotlarına benzer spotları görmemek için elimizi bugünden taşın altına koymalıyız. Aksi takdirde hiçbirşey bugünkü gibi de olmayacak!
Ekleme
Tarihi: 13 Mart 2024 - Çarşamba
GELECEK NESiLLERE MiRASIMIZ: E-HASTALIKLAR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.