Maxeria Hotel Banner Reklam
Maxeria Hotel Banner Reklam

“DEPREM İLE YAŞAMAK” PANELİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

GÜNCEL 17.05.2023 - 16:13, Güncelleme: 17.05.2023 - 16:13
 

“DEPREM İLE YAŞAMAK” PANELİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

Didim ticaret odası ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilciliğinin Organizasyonu ile Odamız Kültür Merkezinde yapılan panelde Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Akademisyenler sunumlar gerçekleştirdi.
Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Erbaş, katılımcıları selamlayarak başladığı açış konuşmasında Deprem afetinin Ülkemizin en önemli sorunu olduğunu ifade etti. “Cumhuriyet tarihinde bile onlarca ölümlü deprem olmasına rağmen her depremde yüreğimizin ağzımıza gelmesi son derece hüzün vericidir” diyen Erbaş, yakın tarihte meydana gelen ve son olarak 6 Şubat’ta olan Kahramanmaraş Depreminde yaşanan can kaybına dikkati çekti. 1999 Marmara Depreminden sonra benzer programlar yaptıklarını, 24 yıl sonra da o zaman konuşulan ne varsa aynı şeylerin konuşulduğunu söyledi. “Dere tepe düz gittik ama baktık ki bir arpa boyu yol alamamışız, Umut ediyoruz ki bu depremden sonra toplum, Devlet Millet olarak dersler çıkarırız Ülkemizi afetlere dayanıklı hale getiririz” dedi.   Deprem sonrası gösterilen yardımlaşma ile Milletimizin çok önemli bir haslete sahip olduğunu gösterdiğini, deprem olmadan gerekli tedbirleri alma, deprem olduğunda rahat rahat evlerimizde oturabilme koşullarını oluşturamamış olmanın da ayrıca dikkate değer olduğunun altını çizdi. “Risk yönetimi noktasında maalesef istediğimiz noktada değiliz” dedi.   Erbaş sözlerini şöyle sürdürdü, “Nüfusumuzun dörtte üçü ölümlü depremler olabilecek yerlerde yaşıyor, Aydın da bunlardan biri. Ülkemizde imar planlama sürecinden başlamak üzere çok ciddi reformlara ihtiyacımız var. Parça parça reformlar yapıyoruz ama bir bütün içerinde yapabilmiş değiliz. Daha bugün Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yeni düzenlemeler yaptık. Ülkemizde planlama yetkisi olan birçok kurumumuz parça parça planlamalar yapıyor. Parçalı planlama süreçlerinden vazgeçmemiz gerekiyor. Planlama işini mevcut yönetmelikleri aşarak bir teknik şartnameye, çok şeffaf, çok net teknik kriterlere bağlamalı ve bütüncül yapmamız lazım. Eğer böyle yapabilseydik şehirlerimizi ovalara kurmazdık. Yapılaşma sürecimizde de eğitimden başlamak üzere reformlar yapmalıyız. her geçen gün geriye giden mühendislik eğitimimiz var.  Çok sayıda üniversitemiz var, mühendisler mezun ediyoruz ama nitelikli bir eğitim verebiliyor muyuz? Uygulamalı bir eğitim verebiliyor muyuz? Mühendislikte daha nitelikli, uygulamalı bir eğitime geçmeye ihtiyacımız var.   Sorumluluklar noktasından yeni bir reforma, yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Elbette sorumlulukları varsa müteahhitler sorumlu tutulsun ama her seferinde sadece müteahhitlerin sorumluluğuna indirgenmiş yaklaşımı ortadan kaldırmamız lazım. Yapılaşmada sorumluluğu yeniden tanımlamamız lazım. Müteahhitlik sistemini yeniden ele alıp, herkesin çok kolay müteahhit olabildiği bir sitemden vazgeçmemiz lazım. Berber olabilmek için bile on yıl uğraşırsınız, ki berberlik de her melek gibi çok kıymetli bir meslek. Ama müteahhit olmak için vergi ve oda kaydı yapmanız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına müracaat etmeniz yeterli. Bu iş bu kadar kolay olmamalı. O müteahhitlerin yaptığı binalarda 85 milyon vatandaşımız yaşıyor. 99 depreminden sonra Yapı Denetim Sistemi gelmesi ile sorumluluk noktasında birtakım adımlar atıldı ama Yapı Denetim Sisteminin birtakım düzeltmelere, yeniden ele alınmaya ihtiyacı var. Zemin etüdü yapan Jeoloji mühendisinden başlamak üzere, projeyi tasarlayan, statiğini çözen mühendislerin, bunu ruhsatlandıran yerel yönetimlerinde bunun içine güçlü bir şekilde girmeli.  Yerel yönetimler ruhsat vermenin, harç almanın ötesinde denetimde bir fonksiyon ifade etmiyorlar. Bütün süreçlerin yasal bir şekilde birbirine bağlanması, bu yapılan işlerden hepsinin birden sorumlu olması gerekir. Eğer zemin etüdünde bir hata varsa o zemin etüdünü yapan da kontrol eden yapı denetim sorumlusunun da belediyede ona imza atanın da sorumu hale gelmesi lazım ki onlar birbirleri kontrol edebilsinler ve oradan yanlış projeler geçmesin. Aynı konu diğer mühendislik dalları için de geçerli.   Bir diğer konu tatbikat noktası.  Hocalarımız ifade ediyor, bizim çok güçlü bir deprem yönetmeliğimiz var. Dünyanın en iyi deprem yönetmeliği bizde diyen hocalarımızı da duyduk. Eğer öyleyse bu binalar neden yıkılıyor, biz neden canlarımızı kaybediyoruz? Defalarca değiştiğine göre deprem yönetmeliğinde de eksiklikler var. Kamunun da burada tekrar düzenleme yapmaya ihtiyacı var.   Türkiye’nin kentleri, sanayisi ve altyapısı ile depreme dayanıklı hale gelebilmesi için ulusal ölçekte, parlamentoda siyasetçilerimizin bir araya gelmesi, konunun siyaset üstünde ele alınması gerekiyor. Anayasa değişikliği gerekiyor ise anayasa değişikliği, yasalarımızın tasarlanması gerekiyorsa tasarlanması, yeni bir imar kanunu çıkması gerekiyorsa, ki gerekiyor, bunların yeniden tanzim edilmesi, meslekler arası disiplinlerin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.  Havacılık sektöründe olduğu gibi yapı sektöründe de bir checklist oluşturulmalı, yani birinci aşamayı geçmeden ikinci aşamaya başlanmaması lazım.  Hali hazırda Ülkemizde dönüşmesi gereken 7-8 milyon konut var. Yapılarımız iyi olsa da zeminden dolayı taşınması gereken milyonlarca konutumuz var. Bunların tamamının dönüşmesi için yeni bir yaklaşıma ve çok ciddi mali kaynaklara ihtiyaç var. Hükümetimiz, yerel yönetimler, vatandaşlarımız bu işin içinde olmalı. Bu kadar yükü hep beraber sırtlamazsak kaldıramayız. Önümüzdeki 20 - 30 yıllık projeksiyon ile bunların planlanması ve topluma sunulması gerekiyor. Kentsel dönüşümde tüm kentlerin çeperlerinde, yerel yönetim ve o kentin iş adamları, sivil toplumunda desteği ile afete hazırlık noktasında konteyner kentler kurulmalı. Didim için yapılırsa biz de buna talibiz. Kızılay’ın yaşadığı sıkıntıları hep beraber gördük. Tüm Ülke sathında nüfusa ve ihtiyaçlara göre dağılmış merkezler oluşturmalı. Oluşturduğumuz konteyner kentleri afet zamanlarında olduğu gibi kentsel dönüşümde de kullanabiliriz. Konutu yenilenecek vatandaşlarımızı oralara taşırız. Evi yapılıncaya kadar orada ikamet eder” dedi. Ufuk açıcı panel olmasını temenni ederek konuşmasını tamamladı.   Panelde ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdin Bozkurt; Deprem ile Yaşamak, Depremin Afete Dönüşmemesi için Neler Yapmalıyız: İzmir Deprem ve Mikrobölgelendirme Projesi Örneği başlıklı sunumunu, ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Topal; Yerleşim Alanları İçin Mikrobölgeleme Çalışmalarının Gereği ve Önemi başlıklı sunumunu, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr.  Erdem Canbay, Deprem, Felaketin Yol Haritası başlıklı sunumunu, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın Temsilcisi Hasan Kuru da Afetlere farklı bir bakış: Susuzluk başlıklı sunumunu yaptı. Katılımcıların sorularını cevaplandırdı.    
Didim ticaret odası ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilciliğinin Organizasyonu ile Odamız Kültür Merkezinde yapılan panelde Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Akademisyenler sunumlar gerçekleştirdi.

Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Erbaş, katılımcıları selamlayarak başladığı açış konuşmasında Deprem afetinin Ülkemizin en önemli sorunu olduğunu ifade etti. “Cumhuriyet tarihinde bile onlarca ölümlü deprem olmasına rağmen her depremde yüreğimizin ağzımıza gelmesi son derece hüzün vericidir” diyen Erbaş, yakın tarihte meydana gelen ve son olarak 6 Şubat’ta olan Kahramanmaraş Depreminde yaşanan can kaybına dikkati çekti. 1999 Marmara Depreminden sonra benzer programlar yaptıklarını, 24 yıl sonra da o zaman konuşulan ne varsa aynı şeylerin konuşulduğunu söyledi. “Dere tepe düz gittik ama baktık ki bir arpa boyu yol alamamışız, Umut ediyoruz ki bu depremden sonra toplum, Devlet Millet olarak dersler çıkarırız Ülkemizi afetlere dayanıklı hale getiririz” dedi.  

Deprem sonrası gösterilen yardımlaşma ile Milletimizin çok önemli bir haslete sahip olduğunu gösterdiğini, deprem olmadan gerekli tedbirleri alma, deprem olduğunda rahat rahat evlerimizde oturabilme koşullarını oluşturamamış olmanın da ayrıca dikkate değer olduğunun altını çizdi. “Risk yönetimi noktasında maalesef istediğimiz noktada değiliz” dedi.  

Erbaş sözlerini şöyle sürdürdü, “Nüfusumuzun dörtte üçü ölümlü depremler olabilecek yerlerde yaşıyor, Aydın da bunlardan biri. Ülkemizde imar planlama sürecinden başlamak üzere çok ciddi reformlara ihtiyacımız var. Parça parça reformlar yapıyoruz ama bir bütün içerinde yapabilmiş değiliz. Daha bugün Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yeni düzenlemeler yaptık. Ülkemizde planlama yetkisi olan birçok kurumumuz parça parça planlamalar yapıyor. Parçalı planlama süreçlerinden vazgeçmemiz gerekiyor. Planlama işini mevcut yönetmelikleri aşarak bir teknik şartnameye, çok şeffaf, çok net teknik kriterlere bağlamalı ve bütüncül yapmamız lazım. Eğer böyle yapabilseydik şehirlerimizi ovalara kurmazdık. Yapılaşma sürecimizde de eğitimden başlamak üzere reformlar yapmalıyız. her geçen gün geriye giden mühendislik eğitimimiz var.  Çok sayıda üniversitemiz var, mühendisler mezun ediyoruz ama nitelikli bir eğitim verebiliyor muyuz? Uygulamalı bir eğitim verebiliyor muyuz? Mühendislikte daha nitelikli, uygulamalı bir eğitime geçmeye ihtiyacımız var.  

Sorumluluklar noktasından yeni bir reforma, yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Elbette sorumlulukları varsa müteahhitler sorumlu tutulsun ama her seferinde sadece müteahhitlerin sorumluluğuna indirgenmiş yaklaşımı ortadan kaldırmamız lazım. Yapılaşmada sorumluluğu yeniden tanımlamamız lazım. Müteahhitlik sistemini yeniden ele alıp, herkesin çok kolay müteahhit olabildiği bir sitemden vazgeçmemiz lazım. Berber olabilmek için bile on yıl uğraşırsınız, ki berberlik de her melek gibi çok kıymetli bir meslek. Ama müteahhit olmak için vergi ve oda kaydı yapmanız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına müracaat etmeniz yeterli. Bu iş bu kadar kolay olmamalı. O müteahhitlerin yaptığı binalarda 85 milyon vatandaşımız yaşıyor. 99 depreminden sonra Yapı Denetim Sistemi gelmesi ile sorumluluk noktasında birtakım adımlar atıldı ama Yapı Denetim Sisteminin birtakım düzeltmelere, yeniden ele alınmaya ihtiyacı var. Zemin etüdü yapan Jeoloji mühendisinden başlamak üzere, projeyi tasarlayan, statiğini çözen mühendislerin, bunu ruhsatlandıran yerel yönetimlerinde bunun içine güçlü bir şekilde girmeli.  Yerel yönetimler ruhsat vermenin, harç almanın ötesinde denetimde bir fonksiyon ifade etmiyorlar. Bütün süreçlerin yasal bir şekilde birbirine bağlanması, bu yapılan işlerden hepsinin birden sorumlu olması gerekir. Eğer zemin etüdünde bir hata varsa o zemin etüdünü yapan da kontrol eden yapı denetim sorumlusunun da belediyede ona imza atanın da sorumu hale gelmesi lazım ki onlar birbirleri kontrol edebilsinler ve oradan yanlış projeler geçmesin. Aynı konu diğer mühendislik dalları için de geçerli.  

Bir diğer konu tatbikat noktası.  Hocalarımız ifade ediyor, bizim çok güçlü bir deprem yönetmeliğimiz var. Dünyanın en iyi deprem yönetmeliği bizde diyen hocalarımızı da duyduk. Eğer öyleyse bu binalar neden yıkılıyor, biz neden canlarımızı kaybediyoruz? Defalarca değiştiğine göre deprem yönetmeliğinde de eksiklikler var. Kamunun da burada tekrar düzenleme yapmaya ihtiyacı var.  

Türkiye’nin kentleri, sanayisi ve altyapısı ile depreme dayanıklı hale gelebilmesi için ulusal ölçekte, parlamentoda siyasetçilerimizin bir araya gelmesi, konunun siyaset üstünde ele alınması gerekiyor. Anayasa değişikliği gerekiyor ise anayasa değişikliği, yasalarımızın tasarlanması gerekiyorsa tasarlanması, yeni bir imar kanunu çıkması gerekiyorsa, ki gerekiyor, bunların yeniden tanzim edilmesi, meslekler arası disiplinlerin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.  Havacılık sektöründe olduğu gibi yapı sektöründe de bir checklist oluşturulmalı, yani birinci aşamayı geçmeden ikinci aşamaya başlanmaması lazım. 

Hali hazırda Ülkemizde dönüşmesi gereken 7-8 milyon konut var. Yapılarımız iyi olsa da zeminden dolayı taşınması gereken milyonlarca konutumuz var. Bunların tamamının dönüşmesi için yeni bir yaklaşıma ve çok ciddi mali kaynaklara ihtiyaç var. Hükümetimiz, yerel yönetimler, vatandaşlarımız bu işin içinde olmalı. Bu kadar yükü hep beraber sırtlamazsak kaldıramayız. Önümüzdeki 20 - 30 yıllık projeksiyon ile bunların planlanması ve topluma sunulması gerekiyor. Kentsel dönüşümde tüm kentlerin çeperlerinde, yerel yönetim ve o kentin iş adamları, sivil toplumunda desteği ile afete hazırlık noktasında konteyner kentler kurulmalı. Didim için yapılırsa biz de buna talibiz. Kızılay’ın yaşadığı sıkıntıları hep beraber gördük. Tüm Ülke sathında nüfusa ve ihtiyaçlara göre dağılmış merkezler oluşturmalı. Oluşturduğumuz konteyner kentleri afet zamanlarında olduğu gibi kentsel dönüşümde de kullanabiliriz. Konutu yenilenecek vatandaşlarımızı oralara taşırız. Evi yapılıncaya kadar orada ikamet eder” dedi. Ufuk açıcı panel olmasını temenni ederek konuşmasını tamamladı.  

Panelde ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdin Bozkurt; Deprem ile Yaşamak, Depremin Afete Dönüşmemesi için Neler Yapmalıyız: İzmir Deprem ve Mikrobölgelendirme Projesi Örneği başlıklı sunumunu, ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Topal; Yerleşim Alanları İçin Mikrobölgeleme Çalışmalarının Gereği ve Önemi başlıklı sunumunu, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr.  Erdem Canbay, Deprem, Felaketin Yol Haritası başlıklı sunumunu, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın Temsilcisi Hasan Kuru da Afetlere farklı bir bakış: Susuzluk başlıklı sunumunu yaptı. Katılımcıların sorularını cevaplandırdı.  

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniegegazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri Deneme Bonusu Siteleri girisonwin.org giris grandpashabet grandpashabet giris 2023